12 Şubat 2019 Salı

Yalnız Adam (başka boyut)

Merhabalar.

Bu dünya da her insanın ve her canlının ve hatta cansız varlıkların bile bir görevi olduğunu hiç düşündünüz mü?
Kimisi bu hayatta sadece var olurlar. Kimisi de varlığıyla anlam katarlar. Kimileri de parazit gibi yaşarlar.
Nedense parazit gibi yaşayanların keyfi yerinde olur. Her işi rast gider. Gününü dertsiz tasasız tamamlar.

Bu tip insanlar göz önünde olur ve nedense yaptıkları yadırganmaz. Eğer bu yazdıklarıma ‘a evet gerçekten de öyle’ diyorsanız sizde maalesef o insanlara prim veren kişiler arasındasınız. İzin vermeyin yol verin gitsin.
Şimdi diyeceksiniz ki! En yakının, arkadaşın, dostun ve hatta kanından canından biri olunca ne yapalım?

Bir zaman kendi haline bırakın bakalım kendi için çabalıyor mu? Yoksa sizin yardımınıza alıştığı için öylece kalıyor mu?

Eğer çabalıyorsa kendi başının çaresine bakabilecek durumda ve sizin yardımınıza her zaman ihtiyacı yok.

Eğer çabalamıyorsa bu durumun sorumlusu sizsiniz. Çünkü kendi çabasının ne demek olduğunu öğretmediniz.

Şimdi neden bunları yazdığımı belki merak ediyorsunuzdur.
Açıklayayım; insanoğlu doğunca önce annesine sonra babasına muhtaç olur. Biraz büyüyünce en yakın arkadaşı kardeşine ihtiyaç duyar. Biraz daha büyüyünce okulda öğretmene ve kendine yakın gördüğü arkadaşlarına ihtiyaç duyar. Gençlik çağlarınca kendine en yakın hissettiği özel duygular içinde olduğu hayat eşine ihtiyaç duyar. Evlenince çocuğu olsun ister ve çocuklarını korumak ve onların iyi olması için güçlü olmaya ihtiyaç duyar. Biraz yaşlanınca çocuklarının kendisine bakmasına ihtiyaç duyar. Ve nihayet son denilen aslında yeni bir başlangıç olan bir âleme geçiş olur. İnsanlar bu durumu çok farklı algılar. Bazıları o kadar korkar ki tahmin bile edemezsiniz.

Kimisi de hiç kimseye ihtiyaç duymaz. Daha doğrusu kendi kendine yetinmeyi, korumayı ve korkmamayı öğretmiştir.
İşte benim görevim sizlere o korkunun yersiz olduğunu ve daha sonra da kimseye ihtiyaç duymadan nasıl yaşamınıza devam edebilirsiniz bunları mümkün olduğunca anlatmaya çalışacağım.
Şimdi diyeceksiniz ki! Nereden biliyorsun bunların nasıl olduğunu?

Sizlere cevabım;  öncelikle araştırıyorum, ruhumda hissediyorum, zihnimde canlandırıyorum, kalbimin en derin yerinde damıtarak, sevgimi de katıp nacizane ellerimle yazıyorum.

Kendim bir şeyler öğrendikçe öğretmeyi çok seviyorum.
Hikâyemize devam edecek olursak…

……………………………………………………………………………………….......
 
Delikanlı küçük yol arkadaşına Yoldaş demişti. Ve en son Çanakkale Şehitler Anıtı’nın bulunduğu o manevi huzurun yaşandığı yerde idiler. (şu an yazarken bile içimin ürperdiğini bilmenizi isterim)
Denizin içinden gelen mavi ışık ve sese doğru yürümüşlerdi. Yoldaş delikanlının kucağından atlayıp 5 adım sonra kaybolmuştu. Ve delikanlıda 5 adımın sırrını öğrenmişti.

‘Delikanlı attığı her adımda ‘ruhum, zihnim, bedenim, zaman ve mekânla’ dedi ve rüyasında gördüğü yere gelmişti.‘ diye yazmıştım ve bakalım neler olacak hep birlikte bakalım.
Öyle bir yere geçti ki! Delikanlı çevrede sadece kuş, börtü böcek sesleri ve hafiften rüzgârın yüzüne vurduğunu hissediyordu. Kendi kendine konuşmaya başladı.

‘Burası rüyamda gördüğümden de güzel acaba gerçek mi? Rüyada mıyım yine?’
‘Aynı anda hem gündüz hem gece!’

‘Gökyüzü muhteşem bir renkte‘
‘Elimi uzatsam yıldızlar avucumun içinde’

‘Durmadan yürümek istiyorum gündüz gece!’

‘Güneş sağımda Ay solumda!’
‘Bir patika yol var önüm sıra,’

‘Ayaklarımın altında elmas, yakut, zümrüt, altın ve pırlanta’
‘Ne kadar değersiz olduklarını anladım bu yolda!’

‘Yüce karlı dağlar arasındayım ileride uçsuz bucaksız bir derya!’

‘Her yanım gül bahçesi, mor menekşe ve karanfiller lakin kıyamıyorum koklamaya!’

diye söyleniyor kendi kendine delikanlı.
Böyle yerde düşün kendini neler hissedersin? Aklından neler geçer o an sence?

Delikanlı adeta huzuru damarlarında ki kanında hissediyordu.

Kılık kıyafeti de değişmişti. Sade ve açık renkli bir elbise olduğunu gördü. Denize doğru yürümeye devam etti.
Kendisini buraya çağıran sesi tekrar duymaya başladı.

‘Bizimle yolculuğa başlıyorsun! Gemi seni bize ulaştıracak. ’
‘Neredeyim? Kimsiniz? Nereye gidiyorum?’
‘Herkesin göremeyeceği ve olamayacağı bir yerdesin. Öğreneceksin!’

‘Gemi çok uzakta ve fırtına içinde, oraya nasıl ulaşacağım?’ dedi

Denizin olduğu yerden gökyüzüne yükselen ve delikanlıya doğru gelen fakat normalden kat kat büyük olan Yusufçuk geldi.

Sağında 2 solunda 2 toplam 4 tane kanatları vardı. Mavi renkte kanatları ve rengârenk desenli bedeni o kadar muhteşem ki görmeniz gerek.
Rüyasında geminin üzerinde gördüğü figürlerden birisinin Yusufçuk olduğunu hatırladı.
Yusufçuk tam karşısında durdu ve delikanlı önce korktu fakat sonra korkulmayacak bir durum olduğunu anladı.

Yukarı doğru havalandı ve çevik bir şekilde uçuyordu. (Helikopterin bu canlıdan esinlenerek yapıldığını biliyor muydun?)
Delikanlı uçmanın ne kadar güzel olduğunu hissediyordu. Özgürlüğün insana verdiği o haz ruhunda ve damalarında ki kanında geziyordu.

Sahil kenarına gelince Yusufçuk delikanlıyı yere inmesi için kondu ve denizden bir sandal geliyordu. Ancak eli yüzü görünmeyen mavi ışık yansıması olan biri vardı. Tıpkı rüyasında gördüğü gibiydi.
Yusufçuğa teşekkür etmek için başına dokundu ve ‘umarım tekrar görüşürüz’ dedi.

Sandala kıyıya gelmişti. Delikanlı artık korkmuyordu. ‘Merhaba’ dedi ve sandal kendi kendine suda ilerlemeye başladı. Sandal da bulunan ve görünmeyen mavi ışık yansıması da delikanlıya ‘Merhaba’ dedi.
Durgun yeri geçip dalgalı yere gelmişlerdi ve gemiye biraz daha yaklaşmıştı. Küçücük sandal o dalgalar karşısında nasıl batmıyordu delikanlı bu durumu şaşkınlık içinde yaşıyordu.

Derken sandal gemiye çok yaklaştı ve delikanlı yukarıya nasıl çıkacağını düşüyordu. Sandalda ki ‘Merak etme seni alacaklar şimdi’ dedi ve geminin alt bölümünden küçük bir kapı açıldı.


Sandalda ki kişiye ‘teşekkür ederim’ dedi ve o kişi de delikanlıya kuş figürü olan bir broş verdi ‘kuşların dilini anlayıp konuşabileceksin’ dedi ve gözden kayboldu.
Delikanlı o kapıdan eğilerek geçti. Gemiye binmişti ancak içerisi o kadar farklı görünüyordu ki!

İçeri de çeşitli kuş türleri vardı ve o kadar güzel ve uyum içinde idiler ki! Delikanlı şaşkınlığını gizleyemedi.
Uçan karınca, arı, yusufçuk ve birçok türde küçük büyük hepsi birbiriyle organize olmuş gemide yolculuk yapıyorlardı.

Delikanlı ‘Merhaba’ dedi ve beyaz bir güvercin ‘Merhaba’ dedi.

Delikanlı ‘Söylediklerimi anlıyorsun’ dedi gülümseyerek

Güvercin ‘Evet sende beni anlıyorsun’ dedi ve konuşmaya devam etti.

‘Şahmeran’ın yaşadığı ve insanoğlunun bilmediği yere gidiyorsun ve seni bekliyor’

Delikanlının gözlerinde ki ifade aynen şöyle idi; göz bebekleri büyüdü ve kaşlarından birini yukarı çattı.

Konuşmak istedi ancak beyaz güvercin devam etti.

‘O sana her şeyi açıklayacak emin ol!’

Geminin içerisi dışarıyla alakası yoktu. Sanki kamuflaj olmak için yapılmıştı.

Güvercin, delikanlıyı geminin kaptanı ile tanıştırmak için yukarıya çağırdı. Ve sizce hangi hayvan olabilir?

Denizci kuşu olarak bilinen Kral Albatros geminin kaptanıdır. Denize hâkim ve uzun mesafe konusunda deneyimlidir.

Delikanlı geminin kaptanı Kral Albatros ’un yanına gelince ‘Merhaba’ der. Kaptanda ‘Merhaba’ der. Ve kaptan devam eder konuşmaya

‘Şaşkın olduğunu biliyorum. Şahmeran’ı görünce daha da şaşıracaksın!

Delikanlı ‘Neden? Nasıl görünüyor ki?’

Kral Albatros ‘Görünce anlarsın!’

Delikanlı ‘Ne kadar zamanda gideriz?’

Kral Albatros ‘Burada zaman ölçümü yoktur. Oraya gelince karşımıza çıkar!’

Deniz artık durulmuştur. Delikanlı dışarıya bakar ve o kadar güzel bir manzara görür ki sanki cennet mekânı.

Yüzen bir ada ve çevresinde ki sis adeta gizemli halini saklıyor. Sisin içinden geçtiler. Deniz o kadar berrak ki sanki yok gibi, Üstünde uçuşan kartallar gözcü görevi yapıyorlar. Hiç görmediği türleri de gören delikanlı burası gerçek mi? diye kendine sordu.

Kral Albatros ‘İşte geldik ve seni birazdan karşılamaya gelirler’

Delikanlı ‘Kaptan seninle yolculuğum bitti anlaşılan!’

Kral Albatros ‘Benim görevim seni buraya ulaştırmaktı!’

Delikanlı ‘Anladım. Umarım tekrar görüşürüz. Her şey için teşekkür ederim.’

Kral Albatros ‘Sen daha yolun başındasın! Sağlıcakla kal!’

Delikanlı ‘Sende sağlıcakla hoşçakal Kaptan’

Gemi tekrar denize doğru yöneldi ve ufukta kayboldu. Adanın kendine has kokusu ve sesleri vardı. Değişik türlerde canlılar, ağaçlar ve meyveleri vardı.

Sağa sola bakınırken üzerinde bir gölge oldu ve kendisine doğru gelen fakat daha önce hiç görmediği bir canlı yaklaşıyordu. Hafif geriye doğru yaslanır gibi omuzlarını geriye attı. Öyle bir canlı ki tam anlamıyla görünüşü şöyleydi.

Kocaman iki kanadı ve her kanadında ayrı renkler, ayrı bir güzellik, gören bir daha bakar ve gözünü alamaz. Her kanadından ayrı melodi sesi duyulur ve duyan kulaklarına inanamaz. Gücünü gerçek saflıktan alan, zarafeti, sadakati ve hakkaniyeti temsil eden bu kuş efsanevi Zümrüdü Anka (simurg) kuşudur.
Delikanlının karşısına kondu ve seslendi.

Zümrüdü Anka ‘ Merhaba! Ey Âdemoğlu ben senin rehberinim, buraya niçin geldiğini ve getirildiğini biliyor musun?’

Delikanlı ‘Merhaba! Kendi iç dünyamda yolculuğa çıkıp sorularıma cevap bulmak istiyorum.’
Zümrüdü Anka ‘Söylediklerin kendi sebeplerin ve senin gelme niyetin. Bundan sonra neler olacağını biliyor musun?’

Delikanlı ‘Yardımcı ol lütfen ve zihnimde ki soruların cevaplarına ulaşmak istiyorum. Sonrasını bilemiyorum.’
Zümrüdü Anka ‘Gideceğin yerlere gitmeni sağlayacağım. Meranların Şahı olan Şahmeran’ın huzuruna çıkacaksın!’

Delikanlı ‘Peki şimdi ne yapmalıyım? Şahmeran’a nasıl gideceğim?’
Zümrüdü Anka ‘Biraz sonra olacaklardan sakın endişe etme!’ dedi ve olduğu yerde ateşler yanmaya başladı ve kor haline geldi. Biraz sonra yerde Zümrüdü Anka şeklinde zümrüt renginde bir yüzük oluştu.

Delikanlı yüzüğü sağ eline aldı ve sihirli bir şekilde parmağına kendiliğinden takıldı. Delikanlının bedeninde değişimler oldu. Ve kendisi Zümrüdü Anka kuşu şekline dönüştü.

Sonra bir ses duyuldu. ‘Ey Âdemoğlu! Kanatların biliyor yolu!’

Delikanlı yani Zümrüdü Anka kuşu biçiminde ki haliyle kanatlarının çıkardığı melodisiyle kendine özgü sesiyle gökyüzüne sesin duyulduğu yöne doğru yükseldi…
……………………………………………………………………………………….......

Yalnız Adam’ın bir sonra ki yazısında buluşmak, görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın, sağlıcakla kalın…
 

Ölmeden Önce Ölmek!

  Merhabalar. Uzun bir zaman oldu yazmayalı ve yayınlamayalı… 2020 yılı itibariyle yaşamımızda yeni durumlar oldu ve yaşandı. Kimi az et...