Mayıs ayının 2. Pazar günü yani Anneler
Gününe özel yazdığım duygusal ve hüzünlü hikâyemi sizlerle paylaşıyorum.
Kadının 2 ruhu vardır.
Birinde çocukluğu diğerinde anneliği yaşar.
Annemin, ablamın, teyzemin, halamın,
yengemin, tüm anne ve anne adaylarının ayrıca unutmadan anneannelerimizin ve
babaannelerimizin ‘Anneler Günü çocuklarıyla,
sevenleriyle ve sevdikleriyle beraber olsun!’
Annesini göremeyen, duyamayan,
konuşamayan, sarılamayan ve kokusunu içine çekip ‘Annem’
diyemeyen insanlar için ifade edebileceğim bir kelime bulamıyorum maalesef…
Sizlere bir nefes misali, bir solukta
okuyacağınız hikâye değil duyguların yazılı halini sunuyorum!
Bugüne kadar okuduğum, gözlemlediğim ve
çevremde ki insanlardan esinlendiğim yaşantıları hayal gücümle harmanlayıp
sizlere yazmaya çalıştım.
Bu sefer biraz farklı olacak. Nedenini
okuyunca anlayacaksınız.
…………………………………………………………………………………………………….
Gecenin ilerleyen saatleriydi. İlkbahar
mevsimi yaşanıyordu. Herkes kendi halinde günü bitirmek üzeriydi.
Müstakil bahçesi olan bir evden bağırma
sesleri duyuldu. Komşular pencereye çıktı ve ne oluyor diye baktılar. Bu ses
genç bir kadının doğum sancısıydı. Yanında kimsecikler yoktu. Durumu acildi ve
hemen hastahaneye gitmesi veya deneyimli ebenin yardım etmesi gerekiyordu.
Ancak kimsecikler gelmedi. Dahası gelmeye cesaret edemedi. Çünkü kadın hakkında
ileri geri konuşup laf ettikleri için yüzleri yoktu.
Ne yardıma geleni nede gelebilecek
tanıdığı vardı. Çünkü sevdiğini sandığı kocasına kaçarak evlenmişti. Ailesini
ezip geçmiş ve uzaklara gelmişti. Kocasının ailesi de hiç oralı değildi. Ne
halleri varsa görsün diye bırakmışlardı. Kadının hamile olduğunu öğrenince ağza
alınmayacak laflar ettiler. Kadının onurunu ve anneliğin kutsallığına dil
uzattılar utanmadan…
Hamileliğin ilk aylarında çocuğu
aldırmaya zorladılar. Kocası da ailesinin tarafında olup hastahaneye getirdi ve
kız olduğunu öğrenince alınmasını istedi. Ancak kadın buna asla razı değildi. O
gece hastahaneden kaçıp şuan ki eve gelmişti. Kızını doğurmak ve kimseye muhtaç
olmadan büyütmek istiyordu.
Sancıları dayanılmaz hale gelmişti. Her
an bayılabilirdi artık dayanamıyordu…
Açık bıraktığı penceresinden içeriye
bembeyaz bir köpek girdi. Oda bir anneydi ve yanında mini minnacık 2 yavrusu
vardı. Kadının yanına gelen yavru 2 köpekcik ellerini yalamaya başladılar. Anne
köpek kadının başucunda hafif havlama sesiyle bayılmasını önlemeye çalışıyordu
sanki.
Sonra köpek yola çıkıp yüksek sesle
havlamaya başladı. O kadar havladı ki herkes rahatsız oldu ve yanlış anlayıp
hayvanları toplayan birimi aradılar ve 10 dk içinde geldiler. Onlar gelince
anne köpek ve 2 yavrusu pencereden içeriye girdi. Yakalamaya gelenler peşinden
evin içine girdiklerinde gördükleri durum karşısında köpekleri yakalamayı değil
kadına yardım etmeyi tercih ettiler. Kadın bayılmıştı ve kız çocuğu da yeni
doğmuştu. Sesi çıkmıyordu bebeğin ve üşüyordu üstelik…
Gelen ekipte ki kadın hemen bebeği aldı
ve sıcak tutması için kendi montunun çıkarıp sarıp sarmalayıp araca götürdü.
Kadının durumu ise biraz ağırdı. Cankurtaran geldi ve hemen hastahaneye gitmek
için araca alındı.
O gece kadın kendinde değildi. Sadece
arada kendine geldiğinde tek bir cümle söylüyordu. Kızımın kokusunu bana iyi
gelir! Bebekte bunu hissediyordu ve ağlıyordu sürekli. Nihayet bebeği annesinin
yanına getirdiler ve her ikisi de huzurlu bir şekilde uyuyup sabah ettiler.
Bu arada pencereden içeriye giren beyaz
anne köpek ve 2 yavru köpekçik hastahanenin önüne kadar gelmişlerdi. Ve kıyıda
köşede kendi hallerinde kapıya doğru bakıp masum gözlerle meraklı haldeydiler.
Genç kadın birkaç gün sonra kucağında
bebeğiyle yani kızıyla hastahaneden çıktı. Kapıda bekleyen minik dostları da
vardı. Hep beraber eve gittiler. Ancak kadının evde yiyecek içecek birşey
kalmamıştı.
Kendi için değil küçük kızı için yaşamalı
ve bebeğine bakmalıydı. Ve tabi ki beyaz anne köpek 2 minnacık yavruyu da
beslemeliydi. Çünkü kimseleri yoktu birbirinden başka…
Derken kapı zili duyuldu. Kadın biraz
endişeli halde kapıyı açmaya gitti. Gelenler komşularıydı. İnsafa gelmiş
olacaklar ki herbiri birşeyler getirmişti. Kimi yemek, kimi bebeğe giysi,
kimisi de hediyeler getirmişti.
Zamanında gelen merhamet, zamansız gelen
keder ile aynı derecede güçlüdür.
Genç kadın bu yardımların tek seferlik
veya çok kısa süreceğini biliyordu. O yüzden çalışmalı ve kimseye muhtaç olmadan
yaşama tutunmalıydı.
Maalesef lise eğitimini bir zamanlar
sevdiği kişi için yarıda bırakmıştı. Ve şimdi o kişi de yanında yoktu. İstese
de gelemezdi.
Çünkü genç kadını terk etmiş ve başka bir
kadın ile yaşamaya başlamıştı. Küçük kızını babasız büyütmek zorundaydı.
Ve derken zaman akıp gider aradan 2 yıl
geçmişti. Küçük artık yürümeyi ve birazda konuşmayı öğrenmişti. 2 küçük yavru
köpekçikte büyümüştü ve kızın en iyi ve tek arkadaşı olmuşlardı.
Genç kadın anne köpek ile alış-verişten
dönüyordu ve hava yeni karamıştı. Yolun kenarında kaldırımda baygın halde
yatanı köpek gördü ve hemen havlamaya başladı. Genç kadın baygın yatan kişiye
doğru hızlı adımlarla yürüdü ve yanına geldi. Önce seslendi. Sonra omuzlarına
dokunarak tekrar seslendi. Yerde sağ tarafı üstüne baygın halde yatan bir
kadındı ve yüzü gözü morarmış bir haldeydi. Nefes alıp almadığını kontrol etti.
Zorda olsa nefes alabiliyordu. Fakat kollarının arasında sımsıkı tuttuğu bir
battaniye vardı.
Genç kadın battaniye dokunduğunda baygın
kadının elleri hareket etmeye başladı ve kısık bir sesle ‘oğlumu kurtar!’ dedi ve ellerinin hareketi
tamamen gitti.
Köpek iniltili bir şekilde havlamaya
başladı.
Genç kadın battaniyede ki bebeği kucağına
aldı ve ne yapacağını bilmeden oradan hemen uzaklaştı.
Derken bebek ağlamaya başladı. Annesinin
kokusunu alamadığı için huzursuz idi. Battaniye de bir zarf ve mendil vardı.
Mendil bebeğin annesinindi. Zarfın üzerinde ‘Oğluma’
diye yazıyordu.
Genç kadın bebeğin yüzünü görmek için
kenarda durdu. Bebeğin yüzüne bakınca içinde tarifsiz annelik duygusu belirdi.
Mendil ile bebeğin yüzünün üst kısmını kapattı ve annesinin kokusunu hissettiği
için ağlaması kesildi.
Genç kadın hemen eve gitmeliydi. Zaten ev
yakın sayılırdı. Köpeği ile birlikte eve geldiler.
Küçük kızı uyuyordu. Zaten uyuduğundan
dolayı ve yiyecek içecek almak için dışarı çıkmıştı. Hemen yanı başında büyümüş
olan yavru köpekler vardı. Kısacası güvende olduğunu hissediyordu.
Küçük kız annesinin gelmesiyle uyandı ve
annem diye seslenmeye ve hareketlenmeye başladı. Büyüyen yavru köpeklerde
annesinin kokusunu alıp onlarda uyandı ve salona geldiler.
Genç kadının kucağında ki battaniye de
çocuk olduğunu gören küçük kız şaşkınlık içinde bakarak ‘Annem o kardeş?’ diye sordu.
Genç kadında ‘Evet
kızım kardeş’ dedi.
Küçük kız bebeğin yanına geldi ve yüzünde
ki mendili aldı. Ve ‘kardeş cici kardeş’ dedi.
Genç kadın hem endişeli hem de yardım
ettiği için bebek adına seviniyordu. Ancak genç kadının sevinci bebeğin yüzüne
bakınca boğazında düğüm düğüm oldu. Ve zarfı eline alıp açtığında 2 tane mektup
vardı.
1.mektubun yazı olmayan kısmında ‘Canım Oğluma’ diye yazıyordu.
2. mektupta ise ‘Oğluma
yardım edin!’ yazıyordu.
Ve birde aile resmi vardı. Bebek
annesinin kucağında ve yanında babası da vardı. Ancak babasını tanıyordu. Çünkü
genç kadının eski kocası yani küçük kızın babası aynı zamanda bu küçük erkek
bebeğinde babasıydı. Yani ikisi de kardeşler…
Genç kadın donup kaldı. Hayatını onun
için değiştiren zorluklar, çileler ile dolu yaşantısına sebep olan kişi aynı
zamanda bu bebeğin annesine de hiç hak etmediği şekilde davranmış.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi küçük
bebeğin sağ gözünde rahatsızlık vardı. Maalesef göremiyordu. Sol gözüyle
yaşamaya mecbur kalmıştı daha 3 aylık iken…
Genç kadın zarfta yazılı olanları
okudukça gözlerinden akan yaşlar sessiz bir çığlık misali o kadar derinden
damlıyordu ki sanki gözyaşı değil kalbinden kopan bir parça dökülüyordu.
Küçük kız annesinin bu halini görünce
sarıldı ve küçük elleriyle yanaklarından akan gözyaşlarını sildi. Ve bebeğe
bakarak gülümsedi. Küçük kızın gülümsemesi genç kadına dayanma gücü verdi ve
biraz olsun üzüntüsünü aldı.
Genç kadın bebeği güzelce yıkadı, besledi
ve uyuttu. Küçük kız, bebek ve evin koruyucuları beyaz anne köpek ve 2 yavrusu
kucak kucağa o gece beraber uyudular.
Ertesi gün bebeğin gözü için neler
yapılabilir diye hastaneye gitti. Doktor muayene etti ve sonuç olarak. Göz
nakline ihtiyacı vardı. Genç kadın hiç düşünmeden ‘benden
gerekirse iki gözümü alın yeter ki bu bebek görsün’
Doktor ‘ yapı itibariyle sizin gözünüz
tek olarak değil çift olarak verilmeli. Nedeni ise birbirinden farklı gözler ve
yuva büyüklüğü önemli’
Genç kadın şöyle bir cümle kurar ‘varsın ben dünyayı görmeyeyim ancak bileyim ki benim gözümle
dünyayı gören yavrum var!’
Doktor bu söz karşısında duygulanır ve
genç kadının gözlerine bakarak ‘Sizin gözünüzle değil
kalbinizle görünüyorsunuz zaten!’
Ve konuşmaya devam eder ‘Müsaadeniz olursa küçük kızına eşim ve ben bakayım siz
iyileşene kadar.’
Genç kadın ‘Gerçekten
iyi bir insansınız. Tanımadığınız bir kadına ve çocuklarına yardım
ediyorsunuz.’
Doktor şöyle devam eder. ‘Eşim ve benim bir erkek çocuğumuz vardı. Hastalandı ve ne
yaptıysak kurtaramadık. Kalbinde sorun vardı. Ve daha sonra da çocuğumuz
olmadı.’
Genç kadın ‘Eşiniz
ve sizin için gerçekten çok zor olduğunu anlayabiliyorum. Sizi üzmek
istemezdim.’
Doktor ‘Hatta
kabul ederseniz koruyucu aile olmak isterim.’
Genç kadın ‘Eşiniz
bu konuda sizin gibi mi düşünüyor?’
Doktor ‘Evet bu
konuyu aramızda çok konuştuk. Sizin gibi bir aile istiyoruz bizde.’
Genç kadın suskunluğu ile cevap verir. Ve
kendine ait gözleriyle son kez gülümseyerek ‘tamam’
der.
Ve 1 hafta sonra operasyon için hastaneye
tekrar gidilir. Ancak şöyle bir durum gerçekleşir. Genç kadının 2 gözü bebeğe
verilecek ve bebeğin sağlam olan gözü de genç kadına verilecek. Yani birbirinin
gözünden birbirine bakacaklar…
Başarılı operasyon sonucunda 15 gün sonra
hastaneden taburcu olurlar.
Aradan 3 yıl gibi bir zaman geçer her şey
yolundadır. Küçük kız 5 yaşına gelmiştir. Bebekte 3 yaşına gelmiş artık yürüyüp
koşan ve konuşan bir çocuk olmuştur.
…………………………………………………………………………………………………….
Hikâyeme burada son vermiyorum sadece
sizleri daha fazla hüzünlendirip duygusal olarak üzmek istemiyorum!
Ailenize, sizi sevenlere ve sevdiklerinize
iyi bakın. Onlar yanınızda olduğu sürece her şey daha güzel. Hoşçakalın!