2 Şubat 2020 Pazar

Aşkâr

Merhaba!

Yazımın adını daha önce duymuş olabilirsiniz. Belki de ilk kez bu ismi okudunuz. Aşk kavramının bir başka boyutunu aslında bilinen ancak söylemesi hep yarım kalan ve anlatılmaya çalışılan fakat tam anlatılamayan bir bölümünü yazmaya çalışacağım.

Aşk kavramını açıklamaya çalışanlar tam anlatamamaktan yakındılar çünkü herkes kendi yaşadığı duygulara göre açıklamaya çalışmıştır. Bu yüzden aynı duyguları hisseden kişiler o kavramı kendine daha yakın hissedip benimsemiştir.

Aşkâr ismini önce iki hece şeklinde ayrı ayrı yazıp açıklamak istiyorum. Sonra sizler kendinize hangisi yakın ise benimseyip zihninizde unutulmayacaklar bölümünde saklayabilirsiniz.


Aşk kelimesi İbranice olup zehirli sarmaşık anlamındadır. Yani biraz daha ayrıntı verecek olursam; ağacın gövdesinden beslenen ve beslendikçe zehirleyen bir bitki olarak bilgi verebilirim.



Âşık olanlar bu bitki misali önce mest olurlar çünkü zehrin uyuşturucu etkisi gibi o an aklınız sağlıklı düşünemez ve kendinizi kaptırırsınız. Bu yüzden âşık olan kişi kendini çok farklı duygular ve davranışlar içine sürükler fakat o an algısı ilgi duyduğu kişiye yoğunlaşmıştır. Fiziksel olarak kimyasal bir etki içindesiniz kısacası…

Ruhsal olarak ise; ruhunuzu kontrol edemezsiniz. Ruhunuzu sakin ve gerçekleri algılayabilen bir zihin ile kontrol etmeyi öğrenebilirsiniz. Aksi takdirde ruhunuz başka bir ruhun çekimine kapılır ve sürekli o kişinin ruhsal çekimine doğru gitmek istersiniz.

Eş ruhu bulmak kavramını duymuş veya okumuşsunuzdur. Eş ruhu kavramı; insana geçici olarak emanet edilen ruh ve beden birbirine uyum sağlayıp artık kendinin yarım olduğunu ve diğer yarısını bulup kendini daha huzurlu hissedeceğine inanır. Aşk bu hisse kapılmanızı sağlıyor. Bulduğunuzu sanıp öyle hissediyorsunuz. Ancak nedense âşık olanların çoğu (nadir olanlar hariç) sonradan yanıldığını anlıyor. Fakat duygusal bir çöküş ve hüzünlü bir şekilde bunu öğreniyorlar. Maalesef ki iyileşmek o kadar kısa sürmüyor hatta bazen psikolojik destek almak gerekiyor.

Şimdi de ikinci kelime olan âr kelimesini anlatmaya çalışacağım naçizane olarak.

Âr; utanma, çekinme ve mahrem duygusunun iç içe alındığı bir kavramdır. Aşık olan kişi bu duyguların yoğunluğunda şelale misali çağlayan bir su gibidir. Fiziksel olarak kendini bu duyguların yoğunluğunda boğulmamak için akşına bırakır ve o şelale de çırpınmak yerine kendini arındırır yani pak ve temiz olmak adına suyun arındırıcı özelliğine karşı koyamaz.

Aşk ve âr kavramlarını yan yana yazdığınızda Aşkâr olur!

……………………………………………………………………….

Bu arada bu kelimeyi diğer bir şekilde de iki kelime olarak açıklamak isterim.

Aş ve kâr olarak, maalesef günümüzde genellikle bu şeklinde yaşanıyor. Neden derseniz açıklayayım.

Aş kelimesini bilmeyen yoktur. En kısa tanımıyla yemek. Ancak burada açıklamak istediğim bilenen bir yemek değil. Âşık olanların birbirilerinin duygularını iştahla yediği yani duygusal açlığını giderdiği bir durumdur. Genellikle bu iştah seven değil sevilen tarafından yapılır. Yani sevilen kişi onu seven kişinin duygusal zaafının farkındadır ve bunu fırsat bilip yaptığı bencilliktir. Seven kişi ise kendinin tükendiğini anladığında artık gücünün ve duygularının yıprandığını anlar. Fakat tükendiği için karşı koyacak gücü kalmadığından 2 seçenek var. Ya teslim olacak hep böyle devam edecek tamamen bitene kadar. Ya da artık vazgeçecek ve o kişiyle bağlarını koparıp kendini toparlamaya çalışacak.

Kâr; elde edilen fayda, kazanç olarak tanımlamak en çok bilenen şeklidir. Bir esnafın kazancı değil tabi ki! Duygusal açlığını gideren kişinin kendine olan sağladığı faydadan bahsediyorum. Böyle kişilerin yanına kâr kaldığı düşünülür ancak pek öyle değildir. İlk başta faydalanır sonra ise ettiği yanına kalmaz. Kimisi bunu anlar kimisi ise ne oluyor der!

……………………………………………………………………….

Aşkâr kelimesini sizlere 2 haliyle 1. şekli (Aşk + âr) ve 2. Şekli ise (Aş + kâr)

Sizlerin hangisini yaşadığınızı tabi ki bilemem ancak insanların bu 2 şekilde yaşandığını bildiğim için yazdım. Umarım 3. tahminim olan mutlu bir şekilde hayatınıza devam ediyor olmanızı diliyorum.

……………………………………………………………………….

Anlatmak istediğim konunun genel olarak giriş bölümünü yazdıktan sonra şimdi gelelim bu ismi nerede duydum ve neden yazmak istediğime…

Türk sineması izlerken bir filmde Aşkâr ismini duydum ve ilgimi çekti. Filmde bu isimde bir at vardı. Ve sıradan bir at değildi. Battal Gazinin babası Hüseyin Gazinin atının adıydı. (bu ayrıntının dikkatinizi çektiğini sanmıyorum)

Günümüzde atın yerini motorlu araçlar aldığı için teknolojinin ilerlediği ancak insanlığın eskisi gibi olmadığını hatta gerilediğini yazarken bile üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum.

Hikayemi bir sonra ki yazımda sizlerle buluşturmayı heyecanla bekliyorum.

Ve sizi hayal gücümün derinliklerine eski zamanlara davet ediyorum.

Sağlıcakla ve sevgiyle kalın...

……………………………………………………………………….

Ölmeden Önce Ölmek!

  Merhabalar. Uzun bir zaman oldu yazmayalı ve yayınlamayalı… 2020 yılı itibariyle yaşamımızda yeni durumlar oldu ve yaşandı. Kimi az et...