24 Ağustos 2017 Perşembe

Trafik Hayattır!

Merhaba blog yazısı okuyucuları. İkinci yazımı sizlere heyecanla yazıyorum.

Biraz farklı bir açıdan bakmaya ve anlatmaya çalışan bir acemi blog yazarıyım.

Hayata dair yeri herkes tarafından kabullenilmiş bir kavram, trafiğin hayatımızda ki yeri.

Öncelikle trafiğin genel tanımı yapalım. Trafik; yayaların, araçların ve hayvanların karayolunda ki hal ve hareketleridir. Ehliyet almak isteyen adaylara bilgi olarak bu şekilde anlatılır.

Hayat sözcüğünü açıklayalım. Eş anlamı ömür; doğumdan ölüme kadar geçen süredir.

Hayat üzerinde biraz daha bir şeyler yazmak istiyorum.

Herkesin hayatı kendine has bir şekilde devam etmekte ve sonlanmaktadır.

‘’Yaşamak için çalışanlar ve çalışmak için yaşayanlar’’ sözünü duydunuz mu? Bu söz gerçekten insanların yaşam konusuna güzel bir açıdan bakmış.

Kimisi zevki sefa içinde ferah, rahat, hiç yorulmadan kendisine hizmet edilen bir yaşam sürmektedir.

Kimisi de zorluklar içinde cefa, yokluk, kırk kanaat ve sürekli çalışmayla ömrünü tamamlıyor.

Kimisi de orta derece de ne yokluk çekiyor ne de zevk içinde yaşıyor. Kendi halinde yaşıyor.

Bu insanların yaşamının devamı için sürekli bir hareket, bir yerden bir yerlere gitmek ve koşuşturmaca halinde kendi rutinlerince bir ritim şeklinde günlük işlerini tamamlıyorlar.

Hareketlerini minibüs, otobüs, bazen yürüyerek hatta durumu ve iş imkanı daha iyi olanlar taksi veya kendi araçlarıyla, şirket araçlarıyla yapıyorlar.

İşte trafik burada hayata dokunur şekilde bize yön veriyor.

Sabah evden çıkılır işe bir şekilde gidilir. Akşam yorgun bir halde eve gelinir. Bazı çalışanlar ise vardiyalı çalışır ki bunlar daha da yorulur çünkü sürekli uyku düzeni değişmektedir.

Hayata dair bir trafik sistemi var insan üzerinde etkisi olan ve yaşanan.

İş trafiği çok yoğun olan insanlar var. Bazılarının zihinsel trafiği yoğundur.

Bazılarının telefon trafiği yoğundur. Bazıları ise gerçekten trafikte bulunur ve yoğunluğu yaşar.

Değinmeden edemeyeceğim bir de hiç iş yapmayan sadece çene trafiği çalışan insanlar var.

Trafik kelimesi kendi anlamıyla kalmamış, iş, yaşam, aşk tanımlarına ikinci bir anlam olarak eklenmiş.

İş trafiği birazcık anlatmaya çalıştım. Yaşam trafiği nedir derseniz? Sadece iş hayatını değil, evde ki yaşamı, arkadaşlarıyla olan zamanı ve kendine ayırabildiği zamandır derim.

Aşk trafiği günümüzde maalesef günlük, haftalık, aylık, yazlık ve eğer sahte değilse ömürlük oluyor.

Bunun sebebini kendimce şöyle düşünüyorum. Gençler arasında bir farkındalık rüzgarı ve farklı olma hevesi var. Böyle olunca bir takım insanlar öne çıkıyor ve çıkarılıyor. Rol model oluyorlar. Ve haliyle hayranlık duyuluyorlar. Taklit edilme durumu gençlerin kendileri gibi olmasını engelliyor.

Bu konuyu şimdilik sadece genel olarak anlattım ileri de daha ayrıntılı anlatmayı düşünüyorum.

Trafik açısından beni düşündüren, insanların görmezden gelmeleri, zamanları yokmuş gibi davranmaları, saygısız olmaları, canlılara olan yaklaşımları maalesef hiç hoş değil.

Aslında insanı insan yapan her ne varsa yokmuş gibi davranıyoruz.

Şimdi belki de şunu diyebilirsiniz bana; bu kadar da değil aslında biraz abartıyorsunuz?

Trafiğin içinde olan ve bu durumu yaşayan, trafiğe yeni katılmak isteyen insanlara anlatan ve öğretmeye çalışan bir eğitmen olarak diyorum ki maalesef tam da böyle…

İstanbul’da yaşayanlar bana hemen hak verecektir. İzmir Ankara Kocaeli Bursa gibi büyük şehirlerde yaşayan insanlar trafik canavarıyla uğraşmakta.

Tarih olarak çok eskilere gitmeden 2010 yılı ile 2016 yılları arasında ki trafik kazaları bilançosunu incelemenizi öneririm.

Trafik kazalarını araçlar kendi kendilerine yapmazlar, insanlar yapar.

Size nacizane olarak tavsiyem; ehliyet almak için derslere gittiğinizde önceliğiniz sınavları geçmek olmasın. Önce öğrenin sonra zaten sınavlarda başarılı olursunuz.

Ve sakın ezber yapmayın. Çünkü ezber kısa süreli olarak hafızaya almaktır.

Ehliyet sınavlarından önceden başarılı olan kişiler ise; arada kendi bilginizi tekrar denemek için sorular çözün bakalım. Ne kadar unutmuşsunuz veya ne kadar bilgi kalıcı olmuş.

Trafikte aktif olarak araç kullanan sürücüler; uyarı işaretlerine, sesli-ışıklı ikaz cihazlarına ve yol üzerinde ki çizgilere mutlaka dikkat ediniz.

Hızlı kullanan bir sürücü iyi bir sürücü değildir. O kişi sadece kendisini değil trafikte ki diğer kişileri de tehlikeye atmaktadır.

Trafik kazaları genel değerlendirildiğinde; 5 veya 6 yıl sonra kişinin kendine olan özgüveni farklı bir boyuta geçmektedir ve kurallara uymayı gereksiz görmektedir.

Çünkü kendi zihni onu kandırmakta ve tam anlamıyla usta olduğunu çok iyi araç kullanabileceğini düşünmektedir. Emniyet kemerini takmayı artık istememektedir.

Ve son olarak eklemek istediğim; kullandığınız aracı gerçek anlamda iyi tanıyın. Tepkilerini ölçün ve yolda kullanırken süprizler yaşamayın.

Bugünlük yazacaklarım şimdilik bu kadar bir sonra ki yazımda görüşmek üzere.

Sağlık,sıhhat dolu ve başarılı bir hayat yaşamınız dileğiyle sevgi ve saygılarımla hoşçakalın…

8 Ağustos 2017 Salı

Başlangıç

Merhabalar!

Bu yazı benim ilk blog yazım ve beni biraz tanımanızı istiyorum. Biriken bilgilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Aklınızdan şu geçebilir; ne kadar bilgisi var ki ne kadar bilgi aktarabilecek? İşte bu sorunun cevabını zamanla yazılarımı okudukça bulabileceksiniz. Ve bende kendimi sizlere daha iyi yazılar yazıp bilgi paylaşımında ne kadar faydalı olduğumu öğrenebileceğim.

Şimdi gelelim kendimi biraz tanıtmaya ; adım Ahmet soyadım İNCİR (blog adresinden belli zaten ) ve 30 lu yaşlardayım.

Eğitimim ise ilkokul-ortaokul-meslek lisesi elektrik bölümü mezunuyum. Askerlik vazifemi 18 ay olarak tamamladım ve sonra üniversite eğitimime devam ettim. Uludağ Üniversitesi Endüstriyel Elektronik Meslek Yüksel Okulu (2005 yılı) mezunuyum. Ve şuan  Açıköğretim Çalışma Ekonomisi bölümünden 23 Temmuz 2018 de 3 ders sınavı sonuçları açıklandı ve 3.13 ortalama (Onur Belgesi) ile mezun oldum.

İş hayatım biraz farklı yollardan dönemeçli (zik-zak) geçti; Uludağ Üniversitesi’nden mezun olduğum (2005 Haziran) zaman hemen Bursa’da iş başvuruları yaptım. Ancak yeni mezunlara maalesef iş kapıları öyle hemen açılmıyor. İstanbul’a geri geldim ve orada iş başvuruları yapmaya başladım. Mesleki bölümden (Endüstriyel Elektronik) mezun olduğum için Anadolu yakası İMES bölgesinde iş bulmak için oraya gittim. Ve 1 yıl boyunca çalıştığım işyerini (Elektronik firmasında proje montaj ekibinde tekniker) buldum ve görüştüm.

Şimdi ki iş başvuruları gibi internetten olmuyordu. Yani o kadar yaygın değildi. Kapılarına gidip görüşülüp form doldurulup daha sonra da haber veriliyordu. Şimdi ise internetten form doldurup cevaplarda cep telefonunuza veya e-mail adresinize mesaj olarak geliyor. Eğer olumlu ise sizi arıyorlar ve haber veriyorlar. Benim görüşüm ‘’iş başvurularında yüz yüze görüşmek’’ her zaman daha etkilidir. Çünkü insanların iş deneyimleri CV’de (özgeçmiş) yazılan yazılardan ibaret değildir.

Devam edecek olursak 1 yıl sonra işyerinin sahibiyle işten çıkmak için konuştum ve benim için kolay olmadı. Çünkü abi gibi davranan iyi bir adamdı. İş arkadaşlarımda iyilerdi ve iyi bir ekip olmuştuk. Sonra ki işimde ise pek memnun değildim. Satış personeli olarak çalışıyordum ve çok sürmedi oradan çıktım. Bana göre olmadığını anlamam geç olmadı. Böyle uzun sürmeyen bir işe girdim. Kendimi geliştirebileceğim ve faydalı olabileceğim bir iş istiyordum ve bunun için iş başvurularına bakıyordum. Çevremde bulunan kişilere de iş aradığımı söylüyordum.

Ablam ve eniştemin bilgi vermesiyle Telekominikasyon işinde çağrı merkezinde iş durumu olduğunu söylediler. Ve oraya başvuru yaptım. O zamanlarda çağrı merkezi şuan ki gibi yaygın değildi. O işe girmek için bir ön görüşme ve bir toplu iş görüşmesi yaptım. Sonra işe alındığımı öğrendim ve işe başladım. Fakat düşündüğüm gibi değildi. Zamanla yarışın ne olduğunu ve 1 saniyenin bile hesabının tutulduğu bir işe girmiştim. Tabi ki 6 aylık sözleşmeli olduğunu tahmin edersiniz. Yani geçici bir iş olduğunu anlarsınız.

Başka bir eniştemden gelen bir bilgiyle iş başvurusuna gittim. Yüz yüze görüştüm ve kabul edildim. Bu iş diğerlerinden farklıydı hiç alakam yoktu. Çünkü lojistik işiydi. Bu işyerinde kendimi geliştirdim. Zamanla 3 kişinin yapabileceği işi bana verdiler ve elimden geleni yaptım. Şefim ile 2 yıl sonra iş hakkında konuştum, kendimi burada değil de farklı bölümde ve bir ekip istediğimi söyledim. Ancak şuan mümkün olmayacağını ve benim bu bölümde kalmam gerektiğini ve bir yardımcı geleceğini söyledi. Bu görüşmeden 6 ay sonra istifa mektubumu yazdım ve kabul edilmedi. Bende bir Pazar günü (2009 Eylül) eşyalarımı topladım veda e-mail yazdım. Daha sonra benim yerime 3 kişi alındığı öğrendim. Araç takibi için 1 kişi, evrak taramak ve arşivlemek için 1 kişi ve sorunlar ile ilgilenmek için 1 kişi almışlar. ‘’İş hayatında işler her zaman devam eder kendinizi bulunmaz hint kumaşı sanmayın. Ancak o işi sizin gibi yapanı bulmaları biraz zordur. ‘’

Bir zaman işsiz kaldım ve o zamanlarda işsizlik maaşı ve işsizlerin sigorta primi ödemesi yoktu. Lojistik sektöründe şansımı deneyeme karar verdim. Çünkü 2.5 yıldan fazla deneyimim olmuştu. Birkaç  lojistik firmasında işler buldum çalıştım ta ki 2011 yılına kadar.

Ablamın eşi desteğiyle servis şoförlüğü yapmaya başladım. 2012 yılının Eylül ayına kadar bu işi yapmaya devam ettim. Maalesef ihale durumunda dolayı işten ayrıldım.

Yine eniştemin (ablamın eşi) yönlendirmesiyle gerçekten şu ana kadar ki en iyi işime girdim (2012 Kasım) ve hala devam etmekteyim. Sürücü kursunda eğitmenlik işine girdim.

Şimdi diyeceksiniz ki; bu iş için okumadan nasıl oluyor o bölümden mezun değilsin?

Açıklayayım; 2007 yılında çağrı merkezi işinde iken Halk Eğitimlerin 1 aylık eğitim süresiyle Trafik ve Çevre Bilgisi Eğitmenliği eğitimine gittim ve sertifikayı aldım. O aldığım sertifika bana bu işin kapısını açmıştı. İnsanlara bir konuda bilgi vermek ve eğitimlerini üstlenmek çok farklı bir duygu olduğunu anladım. Ve benim yerimin bu alanda olduğunu hissetmeye başladım. Ve  zamanla Direksiyon Eğitmenliği eğitimine gittim ve sertifikamı aldım. 2017 Haziran’da İlkyardım Eğitmenliği ve Eğitimcinin Eğitimi eğitimine katıldım ve sertifikalarımı aldım. Bu alanda olması gereken bütün sertifikalarımı almış oldum. İşimi severek yapıyorum ve ‘’sevdiğiniz işi yaparsanız bir gün bile çalışmış olmazsınız’’ sözünü daha iyi anlıyorum.

Umarım ilk yazım sizi bunaltmamıştır. Şimdilik tanıştık ve bir sonra ki yazılarımda görüşmek üzere.

Sağlık, sıhhat dolu ve başarılı bir hayat yaşamanız dileğiyle sevgi ve saygılarımla hoşçakalın…



Ölmeden Önce Ölmek!

  Merhabalar. Uzun bir zaman oldu yazmayalı ve yayınlamayalı… 2020 yılı itibariyle yaşamımızda yeni durumlar oldu ve yaşandı. Kimi az et...