29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Türk Milletine kutlu olsun.
18
Mart (Çanakkale Savaşı) – 19 Mayıs (Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı) –
23 Nisan (Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı) – 30 Ağustos (Zafer Bayramı) tarihleri, Türk
Milletinin varlığının kanıtı olan önemli tarihlerdir.
Cumhuriyetimiz
nasıl kuruldu ve neden bayram ilan edildi?
Bu
soruların cevabını öğrenmek için tarihte yolculuğa çıkalım ve hep birlikte
tekrardan öğrenelim.
Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi kaleminden anlattığı
Nutuk’tan alıntılarla anlatacağım.
Samsun'a Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş.
1919
yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve görünüş :
Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu
topluluk, Genel Savaşta (Birinci Dünya Savaşında) yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş,
koşulları ağır bir ateşkes anlaşması(mütarekename)
imzalanmış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus, yorgun ve yoksul bir durumda.
Ulusu ve ülkeyi Genel Savaşa sürükleyenler, kendi yaşamlarının kaygısına
düşerek, yurttan kaçmışlar.
Padişah ve Halife olan (Saltanat ve halifelik
katında oturan) Vahdettin,
soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın
başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine
uymuş, onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun
eğmiş.
Ordunun elinden silahları ve cephanesi
alınmış ve alınmakta.
İtilâf devletleri, ateşkes anlaşması hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar. Birer uydurma nedenle, İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep İngilizlerce işgal edilmiş.
İtilâf devletleri, ateşkes anlaşması hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar. Birer uydurma nedenle, İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep İngilizlerce işgal edilmiş.
Antalya ile Konya'da İtalyan
birlikleri, Merzifon'la Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her yanda
yabancı devletlerin subay ve görevlileri ve özel adamları çalışmakta. Daha
sonra, sözümüze başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs
1919'da İtilâf Devletlerinin uygun bulmasıyla Yunan ordusu İzmir'e çıkarılıyor.
Bundan başka, yurdun dört bir bucağında
Hıristiyan azınlıklar, gizli, açık, özel istek ve amaçlarının elde edilmesine,
devletin bir an önce çökmesine çaba harcıyorlar.
Ya İstiklal, Ya Ölüm!
Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve
şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmakla
sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun
bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez.
Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve
kollayıcılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve
beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık
duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmeleri
hiç düşünülemez.
Oysa, Türkün onuru, kendine güveni ve
yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok
olsun, daha iyidir.
Öyleyse, ya
bağımsızlık, ya ölüm!
İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin
parolası bu olacaktır.
Halifeliğin durumuna gelince, bunun
bilim ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında gülünç sayılmaktan
başka bir durumu kalmış mıydı?
Görülüyor ki, verdiğimiz kararın
uygulanmasını sağlamak için ulusun daha alışmadığı sorunlara el atmak
gerekiyordu. Kamunun söz konusu etmesinde büyük sakıncalar bulunacağı düşünülen
noktaların söz konusu edilmesinde kesin zorunluluk vardı.
İç Ayaklanmalar
Baylar,
1919 yılı içinde, ulusal girişimlerimize karşı başlayan iç ayaklanmalar hızla
ülkenin her yerine yayıldı.
Bandırma, Gönen, Susurluk,
Mustafakemalpaşa (Eski adı: Kirmasti), Karacabey, Biga ve dolaylarında; İzmit,
Adapazarı, Düzce, Hendek, Bolu, Gerede, Nallıhan, Beypazarı dolaylarında;
Bozkır'da; Konya, llgın, Kadınhan, Karaman, Çivril, Seydişehir, Beyşehir, Koçhisar
dolaylarında; Yozgat, Yenihan, Boğazlıyan, Zile, Erbaa, Çorum dolaylarında;
Umraniye, Refahiye, Zara, Hafik dolaylarında; Viranşehir dolaylarında tutuşan
kargaşa ateşleri bütün ülkeyi yakıyor; hainlik, bilgisizlik, düşmanlık ve
bağnazlık dumanları bütün yurt göklerini yoğun karanlıklar içinde bırakıyordu.
Ayaklanma dalgaları, Ankara'da karargâhımızın duvarlarına dek çarptı.
Karargâhımızla kent arasındaki telefon ve telgraf tellerini kesmeye dek varan
kudurgan saldırışlar karşısında kaldık. Batı Anadolu'nun, İzmir'den sonra,
yeniden önemli bölgeleri de Yunan ordusunun saldırıları ile çiğnenmeye
başlandı.
Amasya Genelgesi (21-22 Haziran 1919)
1- Yurdun bütünlüğü,
ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
2- İstanbul'daki
hükümet (Hükümeti Merkeziye), üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine
getirememektedir. Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyor.
3- Ulusun
bağımsızlığını yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.
4- Ulusun durumunu
ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dünyaya
duyurmak için her türlü etkiden ve denetimden kurtulmuş ulusal bir kurulun
varlığı çok gereklidir.
5- Anadolu'nun her
yönden en güvenli yeri olan Sivas'ta ulusal bir kongrenin tez elden toplanması
kararlaştırılmıştır.
6- Bunun için bütün
illerin her sancağından, halkın güvenini kazanmış üç delegenin olabildiğince
çabuk yetişmek üzere hemen yola çıkarılması gerekmektedir.
7- Her olasılığa
karşı, bu iş, ulusal bir sır gibi tutulmalı ve delegeler gereken yerlere
kimliklerini gizleyerek gelmelidirler.
8- Doğu illeri adına
10 Temmuzda (Rumi tarihe göre. Aslı: 23 Temmuz) Erzurum'da bir kurultay
toplanacaktır. O güne değin öteki il delegeleri de Sivas'a ulaşabilirlerse
Erzurum kongresinin üyeleri de Sivas'ta yapılacak genel toplantıya katılmak
üzere yola çıkarlar. (belge: 26)
Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919)
Baylar, Erzurum Kongresi 14
gün sürdü. Çalışmasının sonucu, düzenlediği tüzük ve bu tüzüğün içindekileri
herkese duyuran bildiridir.
Bu tüzük ve bildiri, o zamanın ve
çevrenin gerektirdiği ikinci derecede düşünceler çıkarılarak incelenecek olursa
birtakım köklü ve geniş kapsamlı ilkeler ve kararları ortaya koyabiliriz.
İzin verirseniz bu ilkeleri ve
kararları, benim daha o zaman nasıl anladığımı
açıklayayım:
1- Ulusal sınırlar
içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz (Bildiri,
madde 6; Tüzük, madde 3'ün ayrıntıları; Tüzük ve Bildirinin 1'inci maddeleri
okunup incelensin).
2- Ne türlü olursa
olsun, yabancıların topraklarımıza girmesine ve işlerimize karışmasına karşı ve
Osmanlı Hükümetinin dağılması durumunda ulus, birlikte direnecek ve
savunacaktır (Tüzük, madde 2 ve 3;madde 3).
3- Yurdun ve
bağımsızlığın korunmasına ve güvenliğinin sağlanmasına İstanbul Hükümetinin
gücü yetmezse, amacı gerçekleştirmek için, geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu
hükümet üyeleri ulusal kongrece seçileceklerdir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi
Heyeti Temsiliye (Temsilciler Kurulu) yapacaktır (Tüzük, madde 4; Bildiri,
madde 4).
4- Kuvayi Milliye'yi
(Ulusal Kuvvetler) etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak temel ilkedir
(madde 3).
5- Hıristiyan
azınlıklara siyasal üstünlük ve toplumsal dengemizi bozacak ayrıcalıklar
verilemez ( madde 4).
6- Yabancı
devletlerin güdümü ve koruyuculuğu kabul olunamaz (madde 7).
7- Millet Meclisinin
hemen toplanmasını ve hükümet işlerinin Meclis denetiminde yürütülmesini
sağlamak için çalışılacaktır.
Bu
ilke ve kararlar, türlü türlü yorumlanmışsa da, temel nitelikleri hiç
değiştirilmeksizin uygulanabilmiştir.
Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)
Sivas Kongresi 'nin gündemi, Erzurum Kongresi'nin tüzük ve bildirisi
ve bir de bizden önce Sivas'a gelmiş olan yirmi beş kadar üyenin düzenlediği
bir andırıdan (muhtıra) oluşacaktı.
Bununla birlikte, yapılan
değişiklikler, sonradan bazı direnmelere, anlaşmazlıklara ve birçok yazışma ve
tartışmalara yol açtığı için, bu değiştirilen noktaların önemlilerini
bildireceğim.
1- Derneğin adı
"Şarki Anadolu Müdafaai Hukuk Cemiyeti" idi, "Anadolu ve Rumeli
Müdafaai Hukuk Cemiyeti" oldu.
2- "Heyeti Temsiliye Doğu Anadolu'nun bütününü temsil eder." sözü
yerine "Heyeti Temsiliye yurdun bütününü temsil eder." dendi. Üyeler
arasına da daha altı kişi katıldı.
3- "Her türlü
işgali ve işimize karışmayı Rumluk ve Ermenilik örgütleri oluşturma amacıyla
yapılmış sayacağımızdan elbirliğiyle savunma ve direnme ilkesi kabul
edilmiştir." yerine "Her türlü işgal ve işimize karışmanın ve
özellikle Rumluk ve Ermenilik örgütleri oluşturma amacını güden davranışların
durdurulması için elbirliğiyle savunma ve uğraşma ilkesi kabul
edilmiştir." denildi.
Bu iki cümledeki
ayrılık, anlam bakımından elbette pek büyüktür. Birincisinde İtilâf
Devletlerine karşı düşmanca bir durum alınacağı ve direnileceği söylenmiyor.
İkincisinde bu yön açıkça belirmiş oluyor.
4- Tüzüğün, dördüncü
maddesini oluşturan sorun, oldukça tartışmalara yol açtı. Madde şu idi:
"Osmanlı Hükümeti'nin yabancı
devletler baskısı karşısında buraları (yani doğu illerini) bırakmak ve
buralarla ilgilenmemek zorunda kaldığı anlaşılırsa yönetim, siyasa, askerlik
bakımlarından nasıl davranılacağının belirtilmesi ve saptanması" yani
geçici yönetim kurma işi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
(23 Nisan 1920)
Tanrı'nın
yardımıyla Nisanın yirmi üçüncü cuma günü, cuma namazından sonra
Ankara'da Büyük
Millet Meclisi açılacaktır.
Halifeliğin Kaldırılması
1 Kasım 1922 günlü yasa gereğince,
halifelik ile padişahlık birbirinden ayrıldı. İki buçuk yılı aşan bir zamandan
beri eylemli olarak erkini yürüten ulusal egemenlik berkitildi.
Hain Vahdettin Bir İngiliz
Gemisiyle İstanbul'dan Kaçıyor.
17 Kasım 1922
Bir sayısını
ilişik olarak sunduğum resmi bildiride yazıldığı gibi, Padişah Hazretleri
İngiltere'nin koruyuculuğuna sığınarak bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul'dan
ayrılmıştır....
Harington
Harington
Mektuba Ekli Bildirinin Örneği
Resmi olarak
bildirilir ki, Padişah Hazretleri bugünkü durum karşısında özgürlüğünü ve
canını tehlikede gördüğünden, bütün Müslümanların halifesi kimliği ile hem
İngiliz koruyuculuğunu, hem de İstanbul'dan başka bir yere götürülmesini
istemiştir. Padişah Hazretlerinin isteği bu sabah yerine getirilmiştir.
Türkiye'deki İngiliz Kuvvetlerinin Başkomutanı General Sör Çarls Harington,
(Sir Charles Harington) Padişah Hazretlerini almaya giderek, bir İngiliz savaş
gemisine dek kendisine eşlik etmiştir. Padişah Hazretlerini gemide Akdeniz
Filosu Genel Komutanı Amiral Sör Dö Bruk (Sir De Brock) karşılamıştır.
İngiltere Olağanüstü Komiser Vekili Sör Nevil Henderson, (Sir Nevile Henderson)
Padişah Hazretlerini gemide görmeye gitmiş ve Kral Beşinci Corc'a bildirilmek
üzere isteklerini sormuştur.
Türkiye Devletinin Başkenti: ANKARA
Lozan Antlaşmasının eklerinden olan boşaltma protokolu uygulandıktan sonra,tümüyle düşman elinden
kurtulan Türkiye'nin
bütünlüğü eylemli olarak gerçekleşmişti. Artık yeni Türkiye Devletinin başkentini yasa ile
saptamak gerekiyordu. Bütün düşünceler, yeni Türkiye'nin başkentinin Anadolu'da
ve Ankara
kenti olması
gerektiğinde toplanıyordu.
Başkent seçiminde daha önceden verilmiş kararımızı resmi
olarak ve yasa ile saptayarak böylece "payıtaht" teriminin de yeni
Türkiye Devletinde anlamı ve yeri kalmadığı belirtilmiş olacaktı. Dışişleri
Bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 günlü bir maddelik yasa tasarısını Meclise
önerdi. Altında daha on dört kadar kişinin imzası olan bu yasa önerisi, 13 Ekim
1923 günü uzun görüşme ve tartışmalardan sonra, büyük bir çoğunlukla kabul
edildi. Yasa maddesi şudur: Türkiye
Devletinin başkenti Ankara kentidir.
Cumhuriyetin Kurulacağını
Nerede, Kimlere Söyledim?
Yemek yenirken;
"Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz!" dedim.
(28 Ekim 1923)
Orada bulunan arkadaşlar, hemen düşünceme katıldılar. Yemeği
bıraktık. Hemen o dakikada nasıl davranılacağı üzerinde kısa bir program
saptadım ve arkadaşları görevlendirdim.
29 Ekim 1923 saat 20:30 da Cumhuriyet ilan edildi.
Ne Olursa Olsun Hükümetimizin Biçimi Cumhuriyet Olacaktır!
"Hükümet biçimlerini saymak gereksizdir. Egemenlik sınırsız ve koşulsuz ulusundur." dedikten sonra, "Kime sorarsanız sorunuz, bu, cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama, bu ad kimilerine hoş gelmezmiş, varsın gelmesin!"
Türk Gençliğine Bıraktığımız
Kutsal Armağan.