3 Mart 2019 Pazar

Yalnız Adam (Şahmeran)

Merhabalar.

Yalnız Adam hikâyesi uzun mu geldi? Eğer böyle düşünüyorsanız cevabım şöyle ki; daha anlatmak istediğim o kadar çok macerası var ki! Yakın bir zamanda kendi sesimle okuyup sesli kitap haline gelmesini ve mümkün olursa da film olarak geniş bir kitleye ulaşmak istiyorum. Biliyorum maalesef okuyanların sayısı çok az ülkemizde…

Unutmadan diğer ülkelerden yazılarımı okuyanlara da selam olsun.
Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacağınız şekilde kendinize vakit ayırın!
……………………………………………………………………………………….......


Hikâyemize dönelim ve bu arada nerede kalmıştık.

‘Sonra bir ses duyuldu. ‘Ey Âdemoğlu! Kanatların biliyor yolu!’

Delikanlı yani Zümrüdü Anka kuşu biçiminde ki haliyle kanatlarının çıkardığı melodisiyle kendine özgü sesiyle gökyüzüne sesin duyulduğu yöne doğru yükseldi… ’ diye yazmıştım.
Gökyüzüne doğru o kadar yükseldi ki bulutların üstüne çıktı ve ses her yerden geliyordu sanki!

Nereye gideceğini şaşırdı adeta. Sonra ileri de bir yeşil ışık göründü. Yolunu bulmak için bir işaretti. Gücünü tekrar topladı ve karamsarlık halini aştı. Artık yol gösteren yeşil bir ışık vardı.
Uzun bir müddet yol aldı ve kanatlarının yorulduğunu hissetti. Ancak konup dinlenebileceği bir yer görünmüyordu. Aklına gemi yolculuğu sırasında Kral Albatros ’un söylediği bir cümle geldi. ‘Burada zaman ölçümü yoktur. Oraya gelince karşımıza çıkar!’

Yorulmasına rağmen uçmaya devam etti. Ve derken karşısına kocaman bir Gök kubbe çıktı.



Gökyüzünde yüzen ve çevresi şeffaf olan kıyılarından aşağıya doğru sular akan kendi halinde bir âlem!
Oraya konmak için yaklaştı ve şeffaf alanı geçmek isterken bir ses duydu ve durdu.

Ey Âdemoğlu dur! Buraya öyle giremezsin! Burası neresi bilir misin?
Ey sesin sahibi ve göremediğim varlık! Ne istersin benden?

Kendi özünle ancak bu diyara girmeye hak kazanabilirsin. Burası Şahmeran’a ve her şeyin yaratıcısına (Hakikat) daha yakın olabileceğin gizemli bir kubbedir.
Zümrüdü Anka’nın kanatları yolculuk etmemi ve benim havada uçmamı sağlıyor. Şahmeran ile görüşmek, konuşmak ve sırların ötesine geçmek istiyorum. Lütfen izin verin!

Ey Âdemoğlu çıkar yüzüğünü göreceksin ki zihninde ki gerçeklik senin düşündüğün gibi değil. Saf halinle bu diyardan geçebilirsin.
Ve merdiven şeklinde basamaklı bir yol meydana geldi. Zümrüdü Anka kuşu olarak oraya kondu. Sonra dumanlar içinde insansı haline dönüşmeye başladı. Zümrüdü Anka şeklinde zümrüt renginde ki yüzük elinde duruyordu.

Ey sesin sahibi! Yüzük bende mi kalacak yoksa kendi şekline mi dönüşecek?
Ey Âdemoğlu! Yüzük senin sorumluluğundadır. Burada ihtiyacın olmayacak!

Delikanlı yüzüğünü gökyüzüne tuttu ve dedi ki:

Sen ve ben bir bütün olduk. Özgürlüğü senin kanatlarında hissettim. Rehberim olacağını söylemiştin.

Yüzük tekrar esrarengiz şekilde Zümrüdü Anka kuşu oldu ve dedi ki:

Ey Âdemoğlu bu diyarda senin rehberin olacağım ve kendi dünyana gidene kadar seninleyim! İhtiyacın olduğunda ben kendimi göstereceğim.
Ve sonra tekrar yüzük haline dönüşüp avucunun içinde duruyordu. Yüzük tekrar parmağına takıldı.

Delikanlı merdivenden aşağıya yürümeye başladı ve kimsecikler yoktu.
Fısıltı şeklinde sesler duyuyordu. İçinden bir his Şahmeran’a yakın olduğunu söylüyordu. İleriye doğru yürüdükçe ağaçların olduğu yere geldi ve sırtını bir ağaca yaslayıp dinlenmek istedi. Fısıltı çok yakından geliyordu ve gözleri kapanıyordu. Bir şeyler olmaya başladığını anladı ancak artık bayılmak üzereydi. Ve derken kendinden geçti.

Gözlerini açtığında en son hatırladığı yerde değildi. Yaprakların üstüne uzanmış ve gökyüzü ağaçların yüksek dallarından görünmüyordu neredeyse. Hemen ayağa kalkıp çevreye bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Delikanlı kimseyi göremiyordu ancak izlenildiğini hissediyordu. Ve konuşmaya başladı:

Neden saklanıyorsunuz? Şahmeran ile konuşmak istiyorum. Beni beklediğini biliyorum. Kim veya kimlersiniz?

Derken ağaçlardan aşağıya doğru sarkan yüzlerce küçük yılanlar göründü. Fısıltılı şekilde tıısss sesleri çoğaldı. Delikanlı biraz korkuyordu ancak kendisine zarar vermeyeceklerini anlamıştı. Çünkü buraya gelmesine onlar yardımcı olmuştu.

Ve tekrar konuşmaya başladı:
Demek ki beni buraya getirenler bu gördüğüm yılanlar. Neden beni bayılttınız?

Ve bütün yılanlar kenara çekildi. Bunun sebebi Şahmeran geliyordu. Önce sesi duyuldu. Ancak fısıltılı şekilde tıısslamıyordu. Nazik ve kibar bir ses tonu vardı.
Şahmeran: Ey Âdemoğlu! Seni bekliyordum. Bu şekilde sana kendimi göstermek daha uygun. Çünkü bayılabilir ve akli dengen anlık olarak bozulabilir.

Delikanlı: Göster kendini korkmuyorum.

Şahmeran: Beni görmeden önce sırtını ağaca yasla!

Delikanlı: Neden? Korkunç birimisin?
Şahmeran: Bugüne kadar tam olarak bilinmeyen ve görülmeyen bir şekildeyim.

Güzeller güzeli bir kadın yüzü görünmeye başladı. Ancak alt kısmı ise yılanbaşı şeklinde idi. Oldukça büyük ve iriydi.

Delikanlı: Sen hem kadın hem de yılan şeklindesin! Böyle miydin yoksa sonradan mı değiştin?

Şahmeran: Kendimi anlatayım o zaman sabırla dinle lütfen!

Ve en baştan anlatmaya başlar. Şahmeran’ın sıra dışı yaşam hikâyesi aynen şöyle:

Meranların (yılanların) Atası Şahmeran’ım. Göründüğüm üzere vücudum iki bölümü birbirinden farklıdır. Birçok hazinenin koruyucusuyum. Bilgi en büyük hazinedir. Tıp alanında Lokman Hekim diye bildiğiniz kişilerden Cemşab adlı bir genç benim güvenimi kazandı. Sonra vücudunda pul pul derileri mevcut oldu. Beni görenlerde bu belirti meydana gelir. Kimsenin görmemesi gerektiği söyledim. Lakin benim var olduğumu insanlara bildirmek zorunda kaldı. Âdemoğullarının dünya üzerinde ki yerimi Akdeniz (Mersin -Tarsus - Mardin) bölgesi diye söylerler.
Ancak o zamanda ki padişahın kızı hastalanınca derdine deva benim öldürülmem gerektiğini öğrenir. Kendisini gizler ancak vücudunda ki pul pul deriler onu ele verir. Ve beni dünya âleminde ki yerimde rahat bırakmadılar. Ölümüm bir insanın elinden olacağını biliyordum. Ancak kendime yakın gördüğüm bir insandan olacağını bilmek daha da üzücü. Lokman Hekime yılanların bu konuyu bilmemesi gerektiğini söyledim. Yoksa insanlar o bölgede yaşamaz hale gelirlerdi.

Beni öldürdüler ve padişahın kızının derdine derman oldum. Kuyruğum zehirlidir. Vücudum şifadır. Zihnim bilgi doludur. Öldürmek yerine derdin devasını sorsalardı o bitkiyi onlara söylerdim. Ve bu bilgiyi onlara verebilirdim.
İnsanoğlu hırs sahibi olunca ondan kötüsü yoktur. Bütün savaşların sebebi budur. Barış isteyenlerde öldürülür.

Şuan dünya âleminde olmadığını biliyorsun. Burası gerçeklerin bilindiği ve Hakikate gideceğin yoldur. Ve şimdi sen anlat bakalım.

Delikanlı: Ey Şahmeran sen göründüğü gibi korkulacak bir varlık değilsin. Aksine merhamet dolusun. Sana soracağım o kadar çok soru var ki!

Şahmeran: Ben sana neye ihtiyacın olduğunu söyleyebilirim. Ve neden buraya getirildiğini!

Delikanlı: Aslında içsel bir yolculuğa çıkmıştım. Sonra çok farklı bir boyuta geçti. Neden?

Şahmeran: Sen kendini yollarda veya başka diyarlarda bulacağını mı sanıyordun? Bir canlıdan veya mekândan mı medet umuyordun?
Delikanlı: Bulunduğum yer bana ait değil gibi hissetmeye başladım. Yaptıklarım yapmak istediklerim aynı değildi. Hislerim o kadar yoğunlaştı ki! Karşı durulmaz bir yolculuğa çıktım. Ve şimdi buradayım. Ancak buradan nereye gideceğim hakkında bilgim yok henüz.

Şahmeran: İçinde oluşan boşluk seni bu yolculuğa çıkmana sebep oldu sanıyorsun. Ancak o boşluğun sebebi insanların birbirine olan gereksiz mesafeleri ve sevgi duygusunu yitirmeleri en büyük sebeplerden birkaçı sadece.
Zihnin ve kalbin aynı dili konuşamadığı için karmaşık duygulara kapıldın.

Zihin tüm hastalıklara sebep olabilir. Ancak kalp şifaların kaynağıdır. Şöyle ki; kalp bedenine sağlık için çabalar. Bedenin sağlıklı olunca zihninde doğru çalışmaya başlar ve karar verir. Kalp-beden-zihin uyumlu olursa ruhunda huzur dolu olur. Bu döngü devam ettiği sürece yaşam farklı bir şekilde anlam kazanır.

Buraya gelme nedenin bunu benden öğrenip asıl gitmen gereken ve gideceğin yeri öğrenmen için buradasın!
Delikanlı: Şimdi daha iyi anlıyorum kalp-beden-zihin ve ruh döngüsünü… Bu diyara gelmeden önce 5 adım da (‘ruhen, zihnen, bedenen, zaman ve mekân’) bu ifadeleri söylemiştim.  Ancak kalp ifadesi neden yoktu?

Şahmeran: Kalbinin içinde ki gerçek sevgiyi bu diyarda bulamazsın. Hakikat katında bulacaksın!

Delikanlı: Sonra ki gideceğim yeri biliyorsun doğru mu anladım.

Şahmeran: Evet ancak burada ki yolculuğun daha tamamlanmadı. Oraya gitmek için bir kapıdan geçeceksin ve Hakikat diyarına ulaşmak için sana yardım edecekler.
Delikanlı: O dediğin kapıya nasıl gideceğim? Kimler yardım edecek bana?

Şahmeran: Merak ettiğini biliyorum. Ancak şuan başka bir şey söyleyemem. Her bir geçiş diyarında daha da yakınlaşıyorsun. Yaklaştıkça gerçeklik kavramına hazırlanıyorsun!
Delikanlı: Bu yolculuğum bir nevi merdiven misali mi?

Şahmeran: Evet! Sana ihtiyacın olacak birkaç bitki vereceğim. Dünya âlemine gittiğinde kullanırsan hem kendine hem de insanlığa yararlı olur!
Delikanlı: Ey Şahmeran! Dünyaya gitmek yerine bu âlemlerde kalmayı istersem!

Şahmeran: Hakikate ulaşıp geri gelen kişi asla aynı kişi olarak geri dönmez. Eriştiği sırlar onu değiştirir.
 Delikanlı: Hakikat yoluna ulaştığımda beden-zihin ve kalbe ihtiyacım olacak mı? Yoksa sadece ruhumla mı?

Şahmeran: Hakikat yolunda önce kalbini teslim edeceksin ki ‘gerçek sevgiye’ ulaşabilesin. Sonra bedenin önemini yitirecek. Çünkü beden kalıptır ruh için. Zihnin gerçekliği göremeyeceği için ona da ihtiyacın olmayacak. Sadece ruhun ile yolculuk yapabileceğin yere geldiğinde mekân ve zaman kavramları da yok olacak. İşte orada görünmez perdeler kalkacak ve hakikate ulaşacaksın!

Delikanlı: Ey Şahmeran! Sen olacakları söylerken benliğim tuhaf bir hale geldi. Adeta yaşadım sanki!
Şahmeran: Ey Âdemoğlu! Kalbinde iyilik biriktirenlerin yolu daima açıktır.

Suskunluk halinde birbirlerine baktılar ve gitme vaktinin geldiğini ikisi de anladı.

Delikanlı: İhtiyacım olacağını söylediğin bitkiler nerede? Ve ne için kullanacağım?

Şahmeran: Ey Âdemoğlu!
İlk olarak sana sağlığını her daim koruyacak bitkiyi vereceğim. Hiç hastalanmayacaksın!

Sonra dünya âleminde istediğin yere seyahat etmen için gereken bitkiyi vereceğim. Tek adımda orada olacaksın!
Ölene kadar genç kalman için gereken bitkiyi tek kullanımlık için vereceğim. Hep aynı yaşta olacaksın!

Her şeyi daha iyi görmen için gereken bitkiyi vereceğim. İnsanların hastalıklarını, yerin altını ve görünmeyen varlıkları görebileceksin!
Son olarak; dünya âleminde bulunan canlı-cansız varlıklar ile konuşabileceksin. Her dili konuşabilecek ve cansız varlıkların halinden anlayacaksın!

Delikanlı: Bunları yapabilmek gerçekten insanüstü bir güç!
Şahmeran: Ey Âdemoğlu! Bu diyardan çıkış kapısına beraber gideceğiz. Sonrası için bilgi veremem!

Delikanlı: Ey Şahmeran! Anlattıkların ve değerli yardımın için çok teşekkür ederim.
Sonra birlikte o kapıya doğru gitmeye başladılar. Ve bir daha birbirlerini göreceklerinden emin değillerdi.

Öyle bir yere geldiler ki; yeşillikler içinde yüksek bir yere ulaştılar ve karşılarına görkemli yüksek ve içinden ışıklar çıkan ve üzerinde 2 tane gezegen yansıması vardı. Birisi geldiği yer diğeri ise gideceği yerdi. İçerisi ışıklardan görünmüyordu. Adeta âlem içinde bir âlemdi.



Şahmeran: Ey Âdemoğlu! Bilgi şüphe etmekten, iyilik acı çekmekten ve kararlı olmak korkudan kurtarır.
Delikanlı: Ey Şahmeran! Öğütlerini unutmayacağım seni tanıdığım için çok şanslıyım. Hoşça kal!

dedi ve sonra kapıdan içeriye doğru adım attı ve ışıklar içinde kayboldu…
……………………………………………………………………………………….......

Yalnız Adam’ın bir sonra ki yazısında buluşmak, görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın, sağlıcakla kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ölmeden Önce Ölmek!

  Merhabalar. Uzun bir zaman oldu yazmayalı ve yayınlamayalı… 2020 yılı itibariyle yaşamımızda yeni durumlar oldu ve yaşandı. Kimi az et...