Yalnız Adam hikâyesi
uzun mu geldi? Eğer böyle düşünüyorsanız cevabım şöyle ki; daha anlatmak
istediğim o kadar çok macerası var ki! Yakın bir zamanda kendi sesimle okuyup
sesli kitap haline gelmesini ve mümkün olursa da film olarak geniş bir kitleye
ulaşmak istiyorum. Biliyorum maalesef okuyanların sayısı çok az ülkemizde…
Unutmadan diğer ülkelerden yazılarımı okuyanlara da selam olsun.
Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık
sanmayacağınız şekilde kendinize vakit ayırın!Unutmadan diğer ülkelerden yazılarımı okuyanlara da selam olsun.
……………………………………………………………………………………….......
Hikâyemize dönelim ve bu arada nerede kalmıştık.
‘Sonra bir ses duyuldu. ‘Ey Âdemoğlu! Kanatların biliyor yolu!’
Delikanlı yani
Zümrüdü Anka kuşu biçiminde ki haliyle kanatlarının çıkardığı melodisiyle
kendine özgü sesiyle gökyüzüne sesin duyulduğu yöne doğru yükseldi… ’ diye
yazmıştım.
Gökyüzüne doğru o
kadar yükseldi ki bulutların üstüne çıktı ve ses her yerden geliyordu sanki!
Nereye gideceğini
şaşırdı adeta. Sonra ileri de bir yeşil ışık göründü. Yolunu bulmak için bir
işaretti. Gücünü tekrar topladı ve karamsarlık halini aştı. Artık yol gösteren
yeşil bir ışık vardı.
Uzun bir müddet yol
aldı ve kanatlarının yorulduğunu hissetti. Ancak konup dinlenebileceği bir yer
görünmüyordu. Aklına gemi yolculuğu sırasında Kral Albatros ’un söylediği bir
cümle geldi. ‘Burada zaman ölçümü yoktur. Oraya
gelince karşımıza çıkar!’Yorulmasına rağmen uçmaya devam etti. Ve derken karşısına kocaman bir Gök kubbe çıktı.
Gökyüzünde yüzen ve
çevresi şeffaf olan kıyılarından aşağıya doğru sular akan kendi halinde bir
âlem!
Oraya konmak için
yaklaştı ve şeffaf alanı geçmek isterken bir ses duydu ve durdu.
Ey Âdemoğlu dur! Buraya öyle giremezsin! Burası neresi bilir
misin?
Ey sesin sahibi ve göremediğim varlık! Ne istersin benden?
Kendi özünle ancak bu diyara girmeye hak kazanabilirsin.
Burası Şahmeran’a ve her şeyin yaratıcısına (Hakikat) daha yakın olabileceğin
gizemli bir kubbedir.
Zümrüdü Anka’nın kanatları yolculuk etmemi ve benim havada
uçmamı sağlıyor. Şahmeran ile görüşmek, konuşmak ve sırların ötesine geçmek
istiyorum. Lütfen izin verin!
Ey Âdemoğlu çıkar yüzüğünü göreceksin ki zihninde ki gerçeklik
senin düşündüğün gibi değil. Saf halinle bu diyardan geçebilirsin.
Ve merdiven şeklinde
basamaklı bir yol meydana geldi. Zümrüdü Anka kuşu olarak oraya kondu. Sonra
dumanlar içinde insansı haline dönüşmeye başladı. Zümrüdü Anka şeklinde zümrüt
renginde ki yüzük elinde duruyordu.
Ey sesin sahibi! Yüzük bende mi kalacak yoksa kendi şekline
mi dönüşecek?
Ey Âdemoğlu! Yüzük senin sorumluluğundadır. Burada ihtiyacın
olmayacak!Delikanlı yüzüğünü gökyüzüne tuttu ve dedi ki:
Sen ve ben bir bütün olduk. Özgürlüğü senin kanatlarında hissettim. Rehberim olacağını söylemiştin.
Yüzük tekrar esrarengiz şekilde Zümrüdü Anka kuşu oldu ve dedi ki:
Ey Âdemoğlu bu diyarda senin rehberin olacağım ve kendi
dünyana gidene kadar seninleyim! İhtiyacın olduğunda ben kendimi göstereceğim.
Ve sonra tekrar yüzük
haline dönüşüp avucunun içinde duruyordu. Yüzük tekrar parmağına takıldı.
Delikanlı merdivenden
aşağıya yürümeye başladı ve kimsecikler yoktu.
Fısıltı şeklinde
sesler duyuyordu. İçinden bir his Şahmeran’a yakın olduğunu söylüyordu. İleriye
doğru yürüdükçe ağaçların olduğu yere geldi ve sırtını bir ağaca yaslayıp
dinlenmek istedi. Fısıltı çok yakından geliyordu ve gözleri kapanıyordu. Bir
şeyler olmaya başladığını anladı ancak artık bayılmak üzereydi. Ve derken
kendinden geçti.
Gözlerini açtığında
en son hatırladığı yerde değildi. Yaprakların üstüne uzanmış ve gökyüzü
ağaçların yüksek dallarından görünmüyordu neredeyse. Hemen ayağa kalkıp çevreye
bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Delikanlı kimseyi
göremiyordu ancak izlenildiğini hissediyordu. Ve konuşmaya başladı:Neden saklanıyorsunuz? Şahmeran ile konuşmak istiyorum. Beni beklediğini biliyorum. Kim veya kimlersiniz?
Derken ağaçlardan aşağıya doğru sarkan yüzlerce küçük yılanlar göründü. Fısıltılı şekilde tıısss sesleri çoğaldı. Delikanlı biraz korkuyordu ancak kendisine zarar vermeyeceklerini anlamıştı. Çünkü buraya gelmesine onlar yardımcı olmuştu.
Ve tekrar konuşmaya
başladı:
Demek ki beni buraya getirenler bu gördüğüm yılanlar. Neden
beni bayılttınız?
Ve bütün yılanlar
kenara çekildi. Bunun sebebi Şahmeran geliyordu. Önce sesi duyuldu. Ancak
fısıltılı şekilde tıısslamıyordu. Nazik ve kibar bir ses tonu vardı.
Şahmeran: Ey Âdemoğlu! Seni bekliyordum. Bu şekilde sana kendimi
göstermek daha uygun. Çünkü bayılabilir ve akli dengen anlık olarak
bozulabilir.Delikanlı: Göster kendini korkmuyorum.
Şahmeran: Beni görmeden önce sırtını ağaca yasla!
Delikanlı: Neden? Korkunç birimisin?
Şahmeran: Bugüne kadar tam olarak bilinmeyen ve görülmeyen
bir şekildeyim.
Güzeller güzeli bir
kadın yüzü görünmeye başladı. Ancak alt kısmı ise yılanbaşı şeklinde idi.
Oldukça büyük ve iriydi.
Delikanlı: Sen hem kadın hem de yılan şeklindesin! Böyle miydin yoksa sonradan mı değiştin?
Şahmeran: Kendimi anlatayım o zaman sabırla dinle lütfen!
Ve en baştan anlatmaya başlar. Şahmeran’ın sıra dışı yaşam hikâyesi aynen şöyle:
Meranların
(yılanların) Atası Şahmeran’ım. Göründüğüm üzere vücudum iki bölümü birbirinden
farklıdır. Birçok hazinenin koruyucusuyum. Bilgi en büyük hazinedir. Tıp
alanında Lokman Hekim diye bildiğiniz kişilerden Cemşab adlı bir genç benim
güvenimi kazandı. Sonra vücudunda pul pul derileri mevcut oldu. Beni görenlerde
bu belirti meydana gelir. Kimsenin görmemesi gerektiği söyledim. Lakin benim
var olduğumu insanlara bildirmek zorunda kaldı. Âdemoğullarının dünya üzerinde
ki yerimi Akdeniz (Mersin -Tarsus - Mardin) bölgesi diye söylerler.
Ancak o zamanda ki
padişahın kızı hastalanınca derdine deva benim öldürülmem gerektiğini öğrenir.
Kendisini gizler ancak vücudunda ki pul pul deriler onu ele verir. Ve beni dünya
âleminde ki yerimde rahat bırakmadılar. Ölümüm bir insanın elinden olacağını
biliyordum. Ancak kendime yakın gördüğüm bir insandan olacağını bilmek daha da
üzücü. Lokman Hekime yılanların bu konuyu bilmemesi gerektiğini söyledim. Yoksa
insanlar o bölgede yaşamaz hale gelirlerdi.Beni öldürdüler ve padişahın kızının derdine derman oldum. Kuyruğum zehirlidir. Vücudum şifadır. Zihnim bilgi doludur. Öldürmek yerine derdin devasını sorsalardı o bitkiyi onlara söylerdim. Ve bu bilgiyi onlara verebilirdim.
İnsanoğlu hırs sahibi olunca ondan kötüsü yoktur. Bütün savaşların sebebi budur. Barış isteyenlerde öldürülür.
Şuan dünya âleminde olmadığını biliyorsun. Burası gerçeklerin bilindiği ve Hakikate gideceğin yoldur. Ve şimdi sen anlat bakalım.
Delikanlı: Ey Şahmeran sen göründüğü gibi korkulacak bir varlık değilsin. Aksine merhamet dolusun. Sana soracağım o kadar çok soru var ki!
Şahmeran: Ben sana neye ihtiyacın olduğunu söyleyebilirim. Ve neden buraya getirildiğini!
Delikanlı: Aslında içsel bir yolculuğa çıkmıştım. Sonra çok farklı bir boyuta geçti. Neden?
Şahmeran: Sen kendini yollarda veya başka diyarlarda
bulacağını mı sanıyordun? Bir canlıdan veya mekândan mı medet umuyordun?
Delikanlı: Bulunduğum yer bana ait değil gibi hissetmeye
başladım. Yaptıklarım yapmak istediklerim aynı değildi. Hislerim o kadar
yoğunlaştı ki! Karşı durulmaz bir yolculuğa çıktım. Ve şimdi buradayım. Ancak
buradan nereye gideceğim hakkında bilgim yok henüz.
Şahmeran: İçinde oluşan boşluk seni bu yolculuğa çıkmana
sebep oldu sanıyorsun. Ancak o boşluğun sebebi insanların birbirine olan gereksiz mesafeleri ve sevgi duygusunu yitirmeleri en büyük sebeplerden birkaçı sadece.
Zihnin ve kalbin aynı dili konuşamadığı için karmaşık
duygulara kapıldın. Zihin tüm hastalıklara sebep olabilir. Ancak kalp şifaların kaynağıdır. Şöyle ki; kalp bedenine sağlık için çabalar. Bedenin sağlıklı olunca zihninde doğru çalışmaya başlar ve karar verir. Kalp-beden-zihin uyumlu olursa ruhunda huzur dolu olur. Bu döngü devam ettiği sürece yaşam farklı bir şekilde anlam kazanır.
Buraya gelme nedenin bunu benden öğrenip asıl gitmen gereken
ve gideceğin yeri öğrenmen için buradasın!
Delikanlı: Şimdi daha iyi anlıyorum kalp-beden-zihin ve ruh
döngüsünü… Bu diyara gelmeden önce 5 adım da (‘ruhen, zihnen, bedenen,
zaman ve mekân’) bu ifadeleri söylemiştim. Ancak kalp ifadesi neden yoktu?Şahmeran: Kalbinin içinde ki gerçek sevgiyi bu diyarda bulamazsın. Hakikat katında bulacaksın!
Delikanlı: Sonra ki gideceğim yeri biliyorsun doğru mu anladım.
Şahmeran: Evet ancak burada ki yolculuğun daha tamamlanmadı.
Oraya gitmek için bir kapıdan geçeceksin ve Hakikat diyarına ulaşmak için sana
yardım edecekler.
Delikanlı: O dediğin kapıya nasıl gideceğim? Kimler yardım
edecek bana?
Şahmeran: Merak ettiğini biliyorum. Ancak şuan başka bir şey
söyleyemem. Her bir geçiş diyarında daha da yakınlaşıyorsun. Yaklaştıkça
gerçeklik kavramına hazırlanıyorsun!
Delikanlı: Bu yolculuğum bir nevi merdiven misali mi?
Şahmeran: Evet! Sana ihtiyacın olacak birkaç bitki vereceğim.
Dünya âlemine gittiğinde kullanırsan hem kendine hem de insanlığa yararlı olur!
Delikanlı: Ey Şahmeran! Dünyaya gitmek yerine bu âlemlerde
kalmayı istersem!
Şahmeran: Hakikate ulaşıp geri gelen kişi asla aynı kişi
olarak geri dönmez. Eriştiği sırlar onu değiştirir.
Delikanlı: Hakikat
yoluna ulaştığımda beden-zihin ve kalbe ihtiyacım olacak mı? Yoksa sadece
ruhumla mı?
Şahmeran: Hakikat yolunda önce kalbini teslim edeceksin ki ‘gerçek sevgiye’ ulaşabilesin. Sonra bedenin önemini yitirecek. Çünkü beden kalıptır ruh için. Zihnin gerçekliği
göremeyeceği için ona da ihtiyacın olmayacak. Sadece ruhun ile yolculuk
yapabileceğin yere geldiğinde mekân ve zaman kavramları da yok olacak. İşte orada görünmez perdeler
kalkacak ve hakikate ulaşacaksın!
Delikanlı: Ey Şahmeran! Sen olacakları söylerken benliğim
tuhaf bir hale geldi. Adeta yaşadım sanki!
Şahmeran: Ey Âdemoğlu! Kalbinde iyilik biriktirenlerin yolu
daima açıktır. Suskunluk halinde birbirlerine baktılar ve gitme vaktinin geldiğini ikisi de anladı.
Delikanlı: İhtiyacım olacağını söylediğin bitkiler nerede? Ve ne için kullanacağım?
Şahmeran: Ey Âdemoğlu!
İlk olarak sana
sağlığını her daim koruyacak bitkiyi vereceğim. Hiç hastalanmayacaksın!
Sonra dünya âleminde
istediğin yere seyahat etmen için gereken bitkiyi vereceğim. Tek adımda orada
olacaksın!
Ölene kadar genç
kalman için gereken bitkiyi tek kullanımlık için vereceğim. Hep aynı yaşta
olacaksın!
Her şeyi daha iyi
görmen için gereken bitkiyi vereceğim. İnsanların hastalıklarını, yerin altını
ve görünmeyen varlıkları görebileceksin!
Son olarak; dünya
âleminde bulunan canlı-cansız varlıklar ile konuşabileceksin. Her dili
konuşabilecek ve cansız varlıkların halinden anlayacaksın!
Delikanlı: Bunları yapabilmek gerçekten insanüstü bir güç!
Şahmeran: Ey Âdemoğlu! Bu diyardan çıkış kapısına beraber
gideceğiz. Sonrası için bilgi veremem!
Delikanlı: Ey Şahmeran! Anlattıkların ve değerli yardımın
için çok teşekkür ederim.
Sonra birlikte o
kapıya doğru gitmeye başladılar. Ve bir daha birbirlerini göreceklerinden emin
değillerdi.
Öyle bir yere
geldiler ki; yeşillikler içinde yüksek bir yere ulaştılar ve karşılarına
görkemli yüksek ve içinden ışıklar çıkan ve üzerinde 2 tane gezegen yansıması
vardı. Birisi geldiği yer diğeri ise gideceği yerdi. İçerisi ışıklardan
görünmüyordu. Adeta âlem içinde bir âlemdi.
Şahmeran: Ey Âdemoğlu! Bilgi şüphe etmekten, iyilik acı
çekmekten ve kararlı olmak korkudan kurtarır.
Delikanlı: Ey Şahmeran! Öğütlerini unutmayacağım seni
tanıdığım için çok şanslıyım. Hoşça kal!
dedi ve sonra kapıdan
içeriye doğru adım attı ve ışıklar içinde kayboldu…
……………………………………………………………………………………….......
Yalnız Adam’ın bir
sonra ki yazısında buluşmak, görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın, sağlıcakla
kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder